Aslında mimarlık, hayatımızın bir parçasını oluşturan bir kavram. Kendimizi rahat hissettiğimiz odamız, adımlarımızı sağlam attığımız yollar veya kalabalıktan sıkıldığımız metro istasyonlarının içi… Bunların hepsini mimarlık oluşturmuyor mu? Sadece gittiğimiz yerleri değil, gördüğümüz her objenin temelinde mimarlık yok mu? Şimdi birçoğunuz derin düşüncelere dalacak, mimarlığın nasıl bir dal olduğunu sorgulayacaksınız sanırım. Gelgelelim şu herkesin gözünü korkutan mimarlık bölümüne…
Mimarlık fakültesi mimarlık bölümü birinci sınıf öğrencisi olarak ilk başta ben ne yapıyorum diye sorgulamaya başladım kendimi. Mimarlıkla ilgili çok araştırma yapmış, birçok video izlemiştim. Ama insan içine girmediği bir duruma karşı bir adım geride duruyor, sadece söylenenlere kulak asıyor. Benimde bu serüvene girişim bu şekilde başladı. Bugüne kadar tam olarak kavradım diyemeceğim çünkü önümde uzun bir süreç var. Bu tartışılamaz bir gerçek. Hayatımıza aldığımız her şeyi süzgecimizden geçirip sindirmemiz gerekir, bu da onlardan birisi.
Mimarlıkla ilgili genel olarak konuşsam da her geçen ne yaptığımı veya ne yapacağımı anlamaya çalışıyorum. Dakikada birçok şey düşünürüz ya, bu da bir 4 yıla birçok cümle ve kavram sığdırmak gibi olacak. Başlık “Mimarlık hayata yön verir.” cümlesine çıkıyor. Mimarlık ve hayat kelimesini bir arada kullanmak bence şu an için çok olası bir durum. Gerçekten de hayatımıza aldığımız her şeyin, her kişinin gerçekten bir anlamı var. Hayat işte. Bir de mimarlık var tabi. Unutmamak gerek.
Son olarak Mimar SİNAN demiş ki "Yaptığın işi gönlünde hissedersen, ırmaklar
çağlar içinde...."
コメント