Merhaba, ben Safa. İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü'nde Mimarlık okumaktayım. Mimarlık maceram yeni başladı. Bu macerayı gün gün yazıp haftalık derlemeler ile sizlere ulaştırmayı düşünüyorum. Yazı dizimimde neler olacak? Bir mimarlık öğrencisinin üniversite eğitim hayatının ilk gününden itibaren karşılaşacağı kolaylıklar, zorluklar, iyilikler ya da kötülükler yer alacak. Belki aklınıza şu soru geliyor olabilir. Kim bu yazıyı neden okusun? Amacım; mimarlık fakültesinde herhangi bir bölümde okumak isteyen arkadaşların bir nebze olsun fikir edinmelerini sağlamak, aynı zamanda mimarlık fakültesinde okuyan ya da mezun olmuş; mimar adayları ya da mimarlar için o eski günlerini hatırlatabilecek güzel bir anı serisi oluşturmak. Gelin doğrularıma, yanlışlarıma ortak olun :) .
1.1
Merhaba mimarlık fakültesi. İşte benim için yeni bir başlangıç yepyeni bir serüven. Sabah uyandığımda üzerimde tatlı bir heyecan vardı, ta ki o ilk derse girene dek. "Introduction to Design" ne ders ama! İsmi çok havalı bir kere "Tasarıma Giriş". Tasarımı ve tasarlamayı öğrenip ortaya bir ürün çıkartacaksın var mı ötesi? Varmış. Hiçte göründüğü gibi değilmiş. Umarım girince alışıyorsundur yoksa işimiz var(!). Bu arada değinmeden edemeyeceğim bu dersin havası kadar kredisi var (8 kredi). Gel de sevme keratayı...
Her ne kadar şikayet ediyor gibi görünsemde ilk ders benim için güzeldi. Format farklı bir kere. Benden bir şeyler tasarlamam istenecek ve ben de bizzat kendi hayal gücümü kullanıp ortaya bir ürün koyacağım.
Yapamadım. Kimse yapamadı. Hiç kimse okumamıştı, bizden tam olarak ne yapmamız istenen ve neleri kullanabileceğimizi içeren kağıdı. Soran da olmadı. Bir yandan ödevi dikkatli okumama diğer yandan iletişimsizlik bizi yanlışa çıkarttı. Bizden istenilen neydi? "Conceptual Terms" başlığı altında 5 kelime verildi; hayat, sevgi, doğa, bilim ve sanat. Diğer torbadaysa birkaç temel tasarım kavramı vardı. Bu iki torbadan rastgele birer tane kağıt çektik. Çıkan kelimeleri 2d ve 3d tasvir etmemiz istendi. "Science is balance" "Bilim dengedir". İmgesiz bir şekilde bunu kağıda çizmem ve 3d kompozisyon oluşturmam gerekiyordu. Bende diğer arkadaşlarım gibi imgelerle dolu bir kompozisyon çıkarttım ortaya. Kompozisyonumda uzayı kullandım. Uzay ve uzaydaki gezegenler (evet resimde gördüğünüz buruşturulmuş gazete yuvarlakları birer gezegen ve ortadaki de güneş :D) arasındaki çekim kuvvetinden dolayı var olan dengenin, cümlemi (science is balance) tam olarak karşılayacağına emindim. Beklediğim gibi olmadı. Konuya baya uzağız onu fark ettim. Hala bir fikrim yok. "balance"ı (dengeyi) imgesiz nasıl tanımlarım. Biraz düşünmem lazım.
1.2
Haftanın ikinci günü, salı. Bugün ders programım hafif. 3d kompozisyonu mu düşünmek için vaktim bol. Hızlıca Türkçe ve İngilizce farklı kaynaklardan "Temel tasarım prensibi denge nedir?" araştırması yaptım. Dengenin tam olarak ne olduğunu kavrayamamış olsamda örnek görselleri incelemek bir nebze olsun bana fikir edindirdi. Elimde var olan tek geri dönüştürülebilir malzeme kutu bardaklar. Hiçbiri kullanılmamış olsa da hiç gazete ya da yeterli sayıda pet şişe bulamadığım için elimde bolca olan kutu bardakları kullanmayı tercih ettim(Bu tatlı eleştiriyi bir tanıdıktan aldım, bahsetmeden geçemedim :).
Yapıştırıcı kullanmak yok. Bükme, kesme, kilitleme, örtüştürme ve hizalama. Kullanabileceğim stratejiler bunlar. Aklıma bir bardakta 2 parmak aralıkla iki tane kesik atmak geldi. Aynısını diğer bardaklara da uyguladım ve kesik atılan yerlerden birbirine geçiştirdim. Birbirinden ayrılmadan sıkıca duruyorlar. 4 bardağı kısmen eşkenar dörtgen oluşturacak şekilde birbirine kenetledim. Ödevde dikkat etmemiz gereken hususlar; 'use of the design and design elements' ve 'solid-void relatives' yani 'tasarım alanı / tasarım öğelerinin kullanımı' ve 'dolu-boş ilişkisi'. Doluluk-boşluk ilişkisi için aklıma ilk şu geldi. Kenetlediğim 4 bardağın her birinden birer tane büyük delik açmak ve bu deliklere birer tane bardak yerleştirmek. Yaptığım şeyin doğru olup olmadığından emin değilim.
Gerçi tasarımın doğrusu/yanlışı olur mu?
1.3
Bugün günlerden çarşamba ve benim için yeni olan başka bir ders ile tanışma günü. 'Graph Communication' 'Mimari İletişim Teknikleri'. Bu dersten başka bana daha çok hitap edebilecek bir ders varsa hodri meydan!
Sınıfı iki gruba ayırdık ve stüdyoda masaları birleştirip etrafına doluştuk. Tam ortaya bir sandalye ve onun üzerine bir odun parçası. Çizin bakalım süre 20 dakika.
Severek yaptığımdan mükemmel ya da birebir çizmek önemli değil benim için. Oduna bakıp gördüğünü karalamak bu kadar mı tatlı gelir bir insana? Süre ne ara bitti fark etmedim. Sıra geldi diğer grupla yer değiştirip onların çizdiğini çizmeye. Bu sefer masanın üstündeki sandalyeye daha yakın bir yer kaptım. Sandalyenin üstünde karmakarışık bir ipek. Hoca sordu: Hazır mısınız süre 5 dakika. 1..2..3.. başla. Nee 5 dakika mı? Ama hocam demeden başladım çizmeye.
Ne gördüğümden bile emin olmadan çizgileri peşi sıra yerleştirdim. Neyse çizdik ettiik süre bittiii. Hoca ile bu iki çizimin amacını konuştuk. Sizinde bu iki çizim için verilen süreler arasındaki farktan anlayabileceğiniz üzere amacımız; çok kısa sürede, gelişigüzel, sırf yapmak için yapılan işler ile uğraşılmış işler arasındaki farkı görebilmekti. Etkinliğin kendi adıma başarıya ulaştığını söyleyebilirim. Çünkü anladım ki, ödevleri son ana bırakıp gelişigüzel yaparsam kendimin bile fark edebileceği derecede başarısız bir çalışma ortaya çıkartırım( ödevi son geceye bırakmama konusunda tam olarak kendime söz veremiyorum malum bende bir öğrenciyim :) Ayrıca uğraşılmamış bir ödevin bana herhangi bir faydasının olacağını da düşünmüyorum. Daha sonra ikişer tane A3 kağıdı kaptık ve dışarıya çıktık. A3'lerden bir tanesine dışarıdan baktığımızda belirlediğimiz çerçeveden bir bina ve aynı zamanda deniz içeren bir yeri (( resmetmemiz istendi.
Diğer A3'e ise bir ağaç ve bir taş. Verilen süre yaklaşık bir saatti. Oturdum hafif nemli toprağın üstüne, hoşuma giden açıdan başladım çizmeye. Çok başarılı olduğumu söyleyemem ama çoook keyif aldım, bundan eminim.
1.4
Ağa kızı Emine'nin Salako'ya dediği gibi '...Perşembe perişanlıktır...'. Aldığım notlar perişan etti beni. Çok iyi bir not hakettiğimi sanmıyorum, sadece bu kadar kötü bir başlangıcı tahmin etmemiştim. Bardak kompozisyonumdan DD, posterden FD.. Neyse önümüzdeki ödevlere bakacağız.
Bugünün güzel yanı derslerin öğretici geçmiş olması. Temel tasarım prensipleri hakkında konuştuk. 3D kompozisyonlarımızın yansıtmaya çalıştığımız kavramlardan alakasız oluşu aslında yolun ne kadar başında olduğumuzun ve öğreneceğimiz bilginin çok fazla olduğunun kanıtıydı bir nevi.
Günün bir diğer güzel yanı ise 'Mimarlığa Giriş' dersinin dünyalar tatlısı hocası ile tanışmaktı. Yarı Türk yarı Amerikan aksanıyla başladı konuşmaya. Samimi bir şekilde kendisini ve dersi tanıttıktan sonra bizlerden bir şeyler yazmamızı istedi. Küçüklükten hatrımızda kalan bir oda veya binayı detaylı bir şekilde anlatmamızı istedi. Renkleri, ışığı, çevredeki objeleri, duvarları belki hatırlıyorsak ortamın kokusu ve benzeri şeylerden bahsedebileceğimizi söyledi. Hatırladığım kadarıyla ilk Avmye gidişimden; duvarların, vitrinlerin, yürüyen merdivenlerin büyüklüğünden bahsettim. Beni çok etkilemişti yapının büyüklüğü. O zamandan bugüne avmler hep ilgimi çekmiştir. Arka sayfaya ise neden burada/bu bölümde olduğumuzu ve bizim için mimarlığın ne demek olduğunu yazmamızı istedi. Benim için mimarlık, inşa edilen yapılarda o yapılarda yaşayan insanların duygularının var olduğunu unutmamaktır. Peki ya sizin için mimarlık nedir?
1.5
Bugün ilk alışveriş günüydü. Hocalardan ve üst sınıflardan da aldığımız tavsiyeler üzerine belirli kırtasiyelerden toplu alım yapmayı düşündük. Tabii 100 kişiyi aşkın bir grupla hareket etmek hiçte kolay değil. Nitekim sonuca tam olarak ulaşamadıkta. Küçük çaplı fiyat araştırması yapan arkadaşların oluşturduğu fiyat listelerine göre bir kırtasiyede karar kıldık ve alışverişimizi oradan yaptık. Yaptılar. Alanda oldu almayanda. Ürün fiyatları yıla, döneme, haftaya hatta güne göre farklılık gösterebilir. Özellikle şuan ki ekonomik dalgalanmanın piyasalara çok net yansıdığı bir dönemde fiyatları bir yere kadar sorgulamamak gerek lakin her bir ürün için fiyatları iyi değerlendirmekte gerekiyor. Mesela okulumuzda aynı marka ve boyuttaki T-cetvelini 50 küsür tl gibi bir nebze kabul edilebilir fiyata alan arkadaşlar varken aynı cetveli ertesi gün bize 130 tlye "kakalamaya" çalışan fırsatçılara fırsat vermemeliyiz. Sebebini sorduğumuzda ise "onlar elimde olan mallardı, bugünküler toptancıdan yeni ve daha pahalıya geldi. Benim yapacağım bir şey yok, bana gelişi zamlı" gibi işin içinden kolayca çıkılabilecek bir savunma duyunca insanın oradan alışveriş yapası gelmiyor. Özellikle bu tarz kırtasiye malzemelerinin sezonu olduğunu düşününce ve talebin bu denli artmasıda satıcıların kárını arttırma isteğinden dolayı onları anlayabiliyorum. Onlarında ekmek kapısı bu iş ancak onlar ekmek kazanacak diye siz ekmeksiz kalmayın(!). Bir kaç arkadaşla başka kırtasiyelere bakınırken bir toptancı dükkanına denk geldik. Ellerinde olan birkaç malzemeyi uygun fiyata satın alabildik. Aynı şekilde benimde tavsiyemdir. Eğer bu bölümü okuyorsanız, 10-15 kişilik gruplar halinde alışveriş yaparsanız sadece bir kalemden bile 0.75/1 tl gibi ciddi kâr elde edebilirsiniz. Öğrenciyiz ve hepimizin paraya ihtiyacı var, olacakta... Bu zor eğitim-öğretim dönemlerinde belki bölümümüzün yoğunluğundan veya tamamen kendi tembelliğimizden dolayı part-time bir işte çalışmıyor ya da çalışma fırsatı bulamıyor olabiliriz ancak "en iyi kazanç elindekini koruyabilmektir." Harcamalarımıza dikkat edersek yüksek maliyetlerin üstesinden gelebiliriz.
Comentarios